FETÖ

Darbe Günlüğü #2 – İnanmak ile Direnmek Arasındaki Fark!

Tabanından tavanına, eskisinden yenisine…

Artık işler daha da sertleşti! Devletin yumruğu, hak ile tecelli ediyor. İtiraflar, bulgular ve istihbaratlar var. Ve bunları doğrulayan, yurt dışına kaçan FETÖ mensubu gazeteciler, abiler, ablalar… Elde var, taban!

Evet, bir şans denemesiydi o gece ki darbe girişimi. “Ya tutarsa?” dediler ama tutmadı. Soruyorum size, bozuk yoğurt ile süt mayalanır mı? Evet mayalanır. Ancak mayası bozuk olur, yenmez. Cemaat kavramını, Pensilvanya’daki zat ile mayalayınca, bozuk çıktı haliyle. Çünkü kime, neye uşaklık ettiğini 17-25 darbe girişiminden beridir söylüyor ama bir türlü anlatamıyorduk. Neyse ki devlete ve millete kurulan tuzak başlarına yıkılınca, siyasi amaç için dahi bu yapının desteğini almaya çalışanlar da anladı; bunların dini bir yapı olmadığını.

Hâlâ Savunanlar Var!

Yazıya başlarken, tabanından tavanına, eskisinden yenisine ifadesini özellikle kullandım. Çünkü biz tabanı hep ayrı tuttuk, eskiyi de öyle. Lakin zaman geçtikçe ortaya çıkan şeyler öyle net gösteriyordu ki bu ihanetin arkasındaki FETÖ‘nün varlığını. Bunca şeyden sonra Pensilvanya’daki o zatı aklamaya, masum göstermeye, Allah dostu gibi ifadelerle süslemeye devam edip, Cumhurbaşkanımıza, Hükûmetimize ve darbeye karşı ayaklanan bu topluma hakaret eden ya da hakaretvari şeyler söylemeye devam edenleri, maalesef ki tavandan ve yenilerden ayırt etmek mümkün olmamaya başladı bizlerde.

Neden mi?

Bizce paralel yapı, Erdoğan’ın da dediği gibi “tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet” olarak üçe bölünmüştü. Tabanın bunu kabul etmemesi ya da görmemesi bizi kızdırıyordu ancak anlayış da gösteriyorduk. Çünkü onlar, ihanet peşine düşmemişlerdi hiç. Hatta şimdi de, ihanet peşinde olmadı ya da hiçbir şekilde darbe girişimini desteklemedi belki de birçoğu. Ama artık ortada bir gerçeğin varlığı iyice kendini gösterirken, hele de dil ile Pensilvanya’daki o zatı savunarak zikredip, onu masumlaştırma çabasına girildiğini görünce, tabanın da tavana zikren olmasa da fikren karışmaya başladığını düşünmeye başladık.

“İNANMAK” ile “DİRENMEK” arasındaki fark!

İnsanların birine bağlanması, inanmak ile olur evet. Eğer bağlandığınız kişi sizi Allah’ın yolunda yürütüyor, Peygamber Efendimiz (S.a.v)’in sünnetleriyle de muhabbet ediyorsa, orada sıkıntı yoktur. Ama din ile siyaseti bir arada yürütmeye çalışıp, devletin önemli yerlerine birilerini yerleştirmeye çalışıyor, sınav sorularıyla başka insanların kul hakkına giriyorsa, o kişiyi oturup içten içe sorgulamak gerekiyor. Yapılan onca usulsüzlüğün üzerine bir de darbe girişiminin arkasındaki isim olarak gösteriliyorsa, o zaman burada ciddi yanlışlar vardır. Ve taban dediğimiz insanların düşünceleri “İNANMAK“tan öte “DİRENMEK” haline geçmiş demektir. Yani onların ki gerçeklere DİRENMEK haline geçmiştir. Hiç akıl işi değil çünkü bu olanları gözardı edip de hâlâ o masum görünmeye çalışan zata inanmak!

Eskiden hep şunu söylüyorlardı hatırlayın;”Erdoğan bağırıp durdu meydanlarda, inlerine gireceğiz diyordu, elimizde belgeler var diyordu, hani nerede o belgeler?” diyorlardı. Ben de bunu diyenlere “Ben devletin her kademesine sızmış olacağım, sonra da devlete darbe yapmak isteyeceğim, sizce ben, kendimle ilgili tek bir belge bırakır mıyım? Önce kendi pisliğimi temizlerim, ondan sonra da istediğimi yaparım.” diyordum. Tabi susuyor ve yine de inanmıyorlardı. Şimdi iş öyle ileri boyutta ki. İnanç meselesi değil artık. Hadi o zamanlar “inanmışlar, yazık” diyorduk ama ya şimdi? İnanç olmaktan çıkmış ve “ihanet de etse biz Fethullah Gülen’i yedirmeyiz” dercesine gerçeklere karşı direnişe geçmişler!

Artık taban da masumluğunu yitirmeye başladı!

Üzülüyor muyuz? Elbette! Ama ortada bangır bangır bağıran bir gerçek varken, tabanın halen DİRENMEYE devam ediyor olması, bizim bu üzüntümüzü kendimize çevirmeye başlıyor! Çünkü bir ihanet şebekesinin normal şartlarda suçsuz da olsa içinde olan taban, bu ihanetin sahibini savunarak aynı suça ortak oluyor. Ve bu suça ortak olmaya ısrarla devam ettiği sürece, devletin yumruğu ile gelecek olan şeyler, artık mübah olacak!

Sonuç olarak şunu söylemeliyim ki, inandığınız şey ile direndiğiniz şeyin tam olarak ne olduğunu görün. Çünkü öyle net görüyorum ki işin inançtan çıkıp, gerçeklere direnmeye dönüştüğünü. İnat mıdır, gurur mudur bilemem, ancak direndiğiniz şey bir gün size çok ağır bedeller ödetebilir.

Peki söyleyin,

O zaman sizin için üzülmeli miyiz?..

– Cem Kamalı



(Visited 3 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın