Bir Şans, Ne Kadar Zorlanabilir ki?

karabulutlar

 

 

 

 

Merhaba değerli okurlarım.
Bu yazımda bir önce ki yazım kadar umut dolu bir konuyu ele almayacağım -ki alamayacağım desem daha doğru olur-.
Öncelikle son zamanlarda artan “insanlığa dair” olaylar, bizleri hızla “oha” dedirtmeye devam ediyor. Bu gece bir haber aldım (01:36 – Ocak 2012) ve haber beni ve de twitter’dan takip ettiğim diğer insanları fazlasıyla üzmüş ve de sinirlendirmiş durumda. Biliyorsunuz “Leman Kültür” adlı bir mekan var. Bu mekanın Eskişehir’de bulunan şubesine saldırı gerçekleşmiş ve yaralanan kardeşlerimiz olmuş. Habere göre ölen bile var. Bilmeyenler için “Leman Kültür”den çok kısa bahsedeyim; Leman adlı karikatür dergisine bağlı bir oluşumdur. İstanbul merkez olmak üzere Ankara, İzmir, Antalya, Eskişehir ve Bursa illerinde şubeleri olan bir kuruluştur ve son derece seçkin mekanlara sahip bir oluşumdur. Bu sayede yoğun ilgi gören ve kalabalığı alışılagelmiş olan bir mekandır; Leman kafeleri. Sıradışı menüleri, konsepti ve faaliyetleriyle tercih edilmektedir.

Evet, Leman’dan bahsettik. Şimdi sıra geldi konumuza; Türkiye’nin bir türlü çekilmeyen şu kara bulutları.
İsterdim ki şöyle rengarenk bir grafik ile bu yazıma başlayıp, rengarenk konular ele alayım fakat bu olayın olmasıyla beraber kara bulutların varlığı tekrardan patlak verdi. Son zamanlarda yaşanan “Türk mahkemelerinin adaleti” krizi, “insanlığa dair” eksik şeyler, “özgürsüz özgür bir ülke” kavramı, alışılagelmiş “tutuklanma haberleri” derken televizyonların ekranı günden güne siyahla kaplanmaya başladı. Yayınlanan gazetelerde 3.sayfa haberlerinin artık manşetlere taşınması da bu gelişmelerin cabası. İnsan haklarının günden güne kısıtlandığı, fakat insanların bunu “düşünce özgürlüğümüz” adı altında bastırarak, kendi beyinlerine empoze etmesinden doğan “özgür ülke” anlayışı, maalesef kimilerinin sadece derin bir “bekleyişe” girmesine sebep oldu. Hiçbir zaman “hepimiz Hırant’ız, hepimiz Ermeniyiz” diyenlerden olmadım. Fakat şu da unutulmaması gereken bir gerçektir ki; bir insanın hayatı böylesine ucuz değil. Bir insanın canına kastetmek, öncelikle insanlığa sığmaz. Birilerinin susturulması, o ülkeyi ileride taşımaz, kurtarmaz da. Farklı milletlerin, farklı mezheplerin, farklı inanışların olduğu bir ülke de olmamız, faşist insanların en tedirgin olduğu şeylerden birisi. Bu yüzden hiçbir zaman “özgür bir düşünce” sloganını dilimizde dolaştıramayacağız. Bozuk olan şeye karşı ses yükseltmek isteyen bir topluluğu ne kadar susturabilirsiniz ki? Bir gün bir yerden patlak verecektir elbet. İnsanların öldürülmesi de bundan kaynaklı bir şeydir. Faşist kesim, devamlı olarak provokatör kesme yardımcı oluyor fakat farkında değil. İnsanın dinini, ırkını, inanışlarını, ideallerini yargılamanın doğru olduğunu zanneden bu kesim, devamlı olarak “vatan millet sakarya”  ‘gazı’ ile doğru yaptıklarına inandıkları yanlışları yapmaktan vazgeçmiyorlar. Sonuç olarak bir tek kendilerinde olduğunu zannettikleri bu sevginin, aslında karşıdaki insanlarda da olduğunu gözardı ediyorlar.

Günümüzde biliyorsunuz, sağcı ya da solcu kavramı pek kalmadı. Fakat ‘faşist’ kavramı hala varlığını sürdürüyor. Bunlar daha çok “hemen gaza gelen” kesimden oluşuyor. Ne öğretilirse onu yapan bu kesim, yanlış ve doğruyu araştırıp bulmaktan çok, başkalarının beyniyle hareket ediyor.
Var olan bir terör örgütü gibi masum insanların canına kastediyorlar. Çok garip geldi bana ve çok üzdü; Leman’a olan saldırı. Siyasi nedenlerden dolayı olduğunu düşünüyorum. Olmasa dahi böyle bir şeye kalkışmak ne kadar insanlığa sığar ki? Siyasi veya terör, sonuç olarak masum insanların vakit geçirdiği bir mekan burası. Saldırganların böylesine pervasızca davranmasına karşı en doğru atılacak adımlardan birisi artık “sesimizin yükselmesi” olacaktır sanırım. Çünkü; günden güne güneşi kaybediyoruz, karanlığın esaretinde, dört duvar arasında kalıyoruz. Ve susmaya devam ettikçe, demir parmaklıklar ardında kalan düşüncelerimiz, fikirlerimiz, açlık ve susuzluk çektirilmeye mahkum ediliyor.

İnsan = insandır, eşitliğini asla unutmamamız gerekiyor; unutmamaları gerekiyor. Artık öyle değersiz bir hal aldı ki yaşanan dünyada; insan. İnsanın içi kan ağlıyor…

Çok yakın bir zaman sonra “biz demiştik” demeyi istemiyoruz, “çok şükür ki dediğimiz/düşündüğümüz gibi olmadı” demek istiyoruz. Bunun için de devamlı olarak geriden izlemek ve susmakla beklemekten vazgeçmeliyiz.

İnsan değerini iyi kavrayan birisi, “gebersin” kavramını unutmalı -en azından böyle düşünüyorum-…

Özet olarak; Türkiye’nin üzerindeki bu kara bulutları dağıtmak istiyorsak eğer, bir şeylere dur dememiz, bozuk giden bir şeyleri düzeltmeyi amaç edinerek ona ulaşmaya çabalamamız gerekiyor…!

Cem Kamalı



(Visited 3 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın